Oyuncular, ödüllerdeki cinsiyet ayrımını Ajandakolik’e değerlendirdi
Birkaç gün önce Berlinale bir ilke imza atarak en iyi oyuncuya verilen ödüllerde cinsiyet ayrımını kaldırma kararı aldığını açıkladı. Bundan böyle en iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu ödülleri yerine en iyi başrol ve en iyi yan rol ödülleri verilecek. Peki bu durum, gerçekten cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmak konusunda gerekli bir adım mı? Türkiye’de bunun hayata geçmesi mümkün olur mu, bir işe yarar mı? Bu soruları, sinema ve tiyatrodan tanıdığımız oyuncularla konuştum.Hazırlayan: Nilüfer Türkoğlu
niluferturkoglu82@gmail.comYıllardır pek çok festivalde olduğu gibi “En İyi Kadın Oyuncu”, “En İyi Erkek Oyuncu”, “En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu”, “En İyi Erkek Oyuncu” gibi kategorilerde ödüller veren Berlin Film Festivali, yarışmada Uluslararası Jüri tarafından verilen ödülleri yeniden düzenledi. Bundan böyle oyunculuk dalındaki ödüller için “En İyi Performans için Gümüş Ayı” ifadesinin kullanılmasına karar verildi. Cinsiyet ayrımı yapmamak için Berlin’in aldığı bu kararı Ajandakolik için Türkiye’nin önde gelen oyuncuları değerlendirdi.
MÜJDE AR:
BİZİM BÖYLE BİR ADIM ATMAMIZ İÇİN OLGUNLAŞMAMIZ GEREK
Açıkçası Berlinale’i tam anlamış değilim. Şimdi tek oyuncu ve yan roller mi seçilecek? Tamam kadın erkek ayrımı yapmayacaksın ama çocuk oyuncu diye bir kategori var mıydı mesela? Onu ne yapacaklar, “En İyi Oyuncu” kategorisinin mi içinde yer alacak? Elbette, nerede olursa olsun kadın erkek diye ayırmadan bu şekilde vurgulamak güzel. Konuyu Türkiye’de açmaya gerek bile yok. Kazanan oyuncu eşcinselse burada sorun oluyor. Örneğin Jodie Foster, yıllar önce lezbiyen olduğunu açıkladı ama saygınlığından bir şey azalmadı. Burada henüz böyle bir şey olması pek mümkün değil. Orta Doğu toplumu olmanın sonuçları bunlar. Bakış açısı neyse her meseleye öyle yaklaşılıyor. Hem zaten kadınlarla ilgili herhangi bir tartışma açıldığında da kadınlar aşağılanıyor, hor görülüyor. Bu gibi tartışmalarda hedef ya kadınlar ya eşcinseller oluyor. Bütün bunların Türkiye’de gerçekleşebilmesi için topluca olgunlaşmamız gerek. Tam demokratik toplumlarda ancak gerçekleşebiliyor, böyle düzenlemeler.
FÜSUN DEMİREL: CİNSİYETLER ÇOK ÖN PLANA İTİLDİĞİNDE GERİYE ÇEKMEMİZ LAZIM
Berlin Film Festivali çok duyarlı davranarak gerçekten örnek oluşturdu. Avrupa, zaten “Bay – Bayan” unvanlarını da kaldırmıştı. Umumi tuvaletlerde de bu denemeler yapılıyor. Ve Avrupa toplumu yavaş yavaş cinsiyet ayrımcılığı konusunda gelecek nesillere doğru bir miras bırakacak gibi görünüyor. Cinsiyet ayrımı elbette olmamalı. Oyunculuk ödüllerinde de zaten olmamalı. “En İyi” olan cinsiyet temelli değerlendirilmemeli.
Hatta En İyi Oyuncu, En İyi Yardımcı Oyuncu da ayrımcı bir bakış. En İyi Oyuncu, En İyi 2. Oyuncu cümlesi daha doğru geliyor bana. “En İyi Yardımcı Oyuncu” denerek Türkçeye hatalı çeviri yapılmış. Kimin yardımcısı?
Bunu saçma ve ilkel buluyorum. Cinsiyetsiz bir topluma doğru adım atmaktan daha önemli ne olabilir?
Dünya iki cinsten ibaret değildir. Bazen internetten mesela uçak bileti alırken soru çıkıyor. Kadın erkek diye şıklar var. İçimden diyorum ki “Sana ne?” Bu bilginin neye faydası var? Hitap yazacak ya ismin başına. Ben tepki olarak erkeği işaretliyorum. Yani dünyanın kadın ve erkekten ibaret olmadığını, bu sistemin artık hazmetmesi gerek.
Cinsiyetler çok ön plana itildiğinden geriye çekmemiz lazım. Cinsiyetler üstü bir yere çıkarabilirsek birçok mağduriyetin de önünü kesmiş oluruz. Bu mesele çok hayati.
NUR SÜRER:
KADIN VE ERKEK ROLLERİ VARDIR, BUNLARIN EN İYİ PERFORMANSI ÖDÜLLENDİRİLİR
Yani Berlin böyle düşünebilir çünkü ABD’de başlayan “Me Too” hareketinin de devamı olan kadınların yaptığı işler bunlar. Bizde iş yapar mı bilmiyorum. Ben şahsen taraf olmam. Kadın ve erkek rolleri vardır ve festivallerde bunların en iyi performansı ödüllendirilir. Hatta Türkiye’de yardımcı oyuncu da ödül alır. AB ülkelerindeki önemli festivallerde olmayan bir ödüldür mesela bu. Ne diyelim Berlin böyle bir düzenleme yapsın.
SERRA YILMAZ:
FARKLI ÖDÜLDEN YANAYIM
Önce ücretleri eşitleyelim. Zaten ödül fazla yok. Eşitlik demek farkları yok etmek demek değil. Farklı ama eşit olmak aslolan. Ben farklı ödülden yanayım.
ZUHAL OLCAY:
HER GÜN ONLARCA KADININ ÖLDÜRÜLDÜĞÜ BİR ÜLKEDE BUNUN HAYALİ BANA ROMANTİK GELİYOR
Bizim için çok fazla lüks olduğunu düşünüyorum. Şöyle bir örnek vereyim; biz ekmek derdindeyiz, birisi bize ekmek cevizli mi olsun, domatesli mi olsun diye soruyor gibi bir şey bu. Tabii ki Türkiye’de de olursa iyi olur ama biz kadın erkek eşitliği konusunda o kadar ilkel bir durumdayız ki. Her gün onlarca kadınımızın öldürüldüğü bir ortamda bu ülkede böyle bir şeyin olabilme ihtimali bana çok romantik geliyor. Berlinale’in bu kararı alması bir tarafıyla hoşuma gitti ama bir tarafıyla da kadın rolleri ve erkek rolleri diye de bir şey var. Bunu da düşünmek gerek.
Almanya için bu karar çok güzel ama Türkiye’de kadınlar o kadar korkunç şartlarda mücadele içinde ki… Sen Antalya Film Festivali’nde En iyi Oyuncu Ödülü’nü ver tamam ama bizim çok daha köklü, çok daha radikal mücadelelere ihtiyacımız var. Yani bu anlamda hepimiz hastalandık, kadınlar olarak söylüyorum özellikle. Biz kadınlara yapılan bu haksızlıklar karşısında artık hiç iyi değiliz. Dolayısıyla böylesine çok ileri, belli aşamaları, belli devrimleri yapmış, daha medeni toplumlarda, Berlinale’de alınan bu karar gibi girişimler, mesele kendi adıma konuşuyorum beni sinirlendiriyor. Bu neden biliyor musunuz? Kıskançlıktan! Çok insani bir duygudan söz ediyorum.
NİLÜFER AÇIKALIN:
BAZEN AYRIMCILIK YAPMAYALIM DERKEN ESAS AYRIMCILIĞI YAPABİLİYORUZ
Sinemanın cinsiyeti yok ama rollerin var. Toplum düzeninde kadın-erkek ayrımı olmaksızın herkes insani tavırlarına göre değer buluyor. Sinemada kadın oyuncu – erkek oyuncu ödüllerinin ayrı ayrı veriliyor olması cinsiyet ayrımı yapıldığı anlamına gelmiyor bence. Radikal çıkışları sanat kendi söylemiyle dışa vurur zaten. Sanatı değerlendirirken oyuncuları cinsiyetlerine göre kategorize etmek veya etmemek hiçbir sosyal soruna çözüm getirmeyecek bir tavır. Çözümler senaryonun içinde olmalı. Filmin kendisi yaraya parmak bastığında kadın oyuncu ve erkek oyuncu, her ikisi de şahane oynamışlarsa, ikisi de ödülünü ayrı ayrı alsın; ne fark eder. Biz onları izlerken cinsiyet ayrımı yapmıyoruz ki, filmin bütünündeki işlevlerine odaklanıyoruz. Orada kadın oyuncu kadını, erkek oyuncu erkeği oynuyor ya da duruma göre tam tersi. Cinsiyetlerini inkar mı edeceğiz? Bazen ayrımcılık yapmayalım derken esas ayrımcılığı yapabiliyoruz ne yazık ki. Önce sinemanın elle tutulur gerçek sorunları ele alınsa daha iyi. Mesela oyunculara hakları olan telifleri verilse… Ödül dağılımında en iyi kadın oyuncu ve en iyi erkek oyuncu olarak yapılan ayrım cinsiyet ayrımı değil hakkaniyetli bir hoşluk gibi geliyor bana.
EDİZ HUN:
VERİLECEK ÖDÜLLER AYRI AYRI HER İKİ CİNSİYETE DAĞITILMALIDIR
Bence tek bir ödülle sınırlandırılmış olması doğru bir davranış olamaz. Kadınla erkek arasında, gerek fiziksel, örneğin; genital yapı ve kromozomlar açısından gerek psikolojik yönleriyle çok büyük farklılıklar var. Pek tabii kadına saygı en başta gelen husustur. Kanaatimce eşitlikten çok öte kadın çok özel bir varlıktır. Temel görevimiz kadınlara ihtimam göstererek, onları iyi yetiştirip içinde bulunduğu topluma yol gösterici hüviyeti ile kazandırmak olmalıdır .Özellikle görsel sanatlardan sinemada kadın ve erkek bağları işlenmemiş hiçbir film mevcut değildir.
Bu nedenle, verilecek ödüller ayrı ayrı her iki cinsiyete dağıtılmalıdır.
MELTEM CUMBUL:
ÜCRETLERİN EŞİTLENDİRİLMESİ İÇİN BİR BAŞLANGIÇ
Uluslararası platformlarda artık Aktör Federasyonu’nun da kabulüyle cinsiyet ayrımını kaldırmak için kadın erkek oyuncuya “aktör”’ denmeye başlandı. Ücretlendirmede eşit şartların benimsenmesi için de bu adımların uygun bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. En büyük adımları atması gereken sektörel çalışmalarda iş, senaryo ve çekilen filmlerde cinsiyet ayrımcılığının kaldırılmasına kalıyor.
SELEN UÇER:
OYUNCU ÖDÜLLERİNİ ARTIRMAK DAHA ANLAMLI OLURDU
Cinsiyet ayrımcılığı konusunda iyi bir adım. Kadın ve erkek oyunculara eşit ödeme, her anlamda eşit değer verilerek sağlanır. Tez zamanda sağlanması için de bazı alışılmış, yanlış kalıpların değişmesi gerekir, bu kesin. Ancak bunu cinsiyet yokmuş gibi yaparak yapmak gereksiz bence. Sonuçta hayatta kadın ve erkek diye iki cins var, değil mi? Cinsiyetleriyle ne yapacakları onlara kalmış. Biri A türü biri B türü. Hele sinema sanatında ya da tüm hikayelerde, bunun da haliyle belirli fonksiyonu var. Yokmuş gibi yapmak saçma.
Alınan ücretleri eşitleyecek değişim de bu tür bir yaklaşım olur mu emin değilim. Ama varsın Berlinale öyle değerlendirsin, çok büyük bir olay değil bence. Ne adına yaptıkları aşikar ve iyi. Ama bence oyuncu ödüllerini artırmak daha anlamlı olurdu. 2 değil 4 ödül gibi. En iyi kadın-erkek ve yardımcı rolde en iyi kadın-erkek olarak yani.
REHA ÖZCAN:
KADIN ERKEK AYRIMINI HAYATI PAYLAŞIRKEN KALDIRMAK GEREK
Biraz hayatı yokuşa sürmek bence bu. Kadın-erkek eklerini kaldırmışlar mı Almancadan? Performansların erkek ve kadın olarak değerlendirilmesi bir gelenek. Doğanın kendisine sunduklarını, hayatın travmalarına rağmen özgür iradesi ile fark yaratan, mucizevi buluşları değerlendirir, jüriler. Kadın erkek ayrımını hayatın paylaşımında kaldırmak gerektiğini düşünüyorum. Dayanışmanın ve bu ayrımcılığın başka yerlerde oluğunu bildiğim için oralarla mücadele edilmesi gerek. Bununla ilgili söylenecek çok şey var. Ta İlya Ehrenburg’lara, Rosa Luxenburg’lara girmek gerek. Mesela Camille Claudel – Rodin ilişkisini incelemeliyiz. Oralarda, entelektüel çevrelerde sorunlar olduğunu düşünüyorum. Bunun dışında bu yapılan düzenlemeler bana kalırsa göstermelik şeyler.
HAZAR ERGÜÇLÜ:
AŞILACAK BAŞKA SORUNLARIMIZ VAR
Son derece yenilikçi bir karar. Orta ve uzun vadede sonuçlarını, etkilerini hep beraber göreceğiz. Umarım bazı performansların gözden kaçmasına, kimi performansların da haddinden fazla yüceltilmesine sebep olmaz. Çünkü alınan bu kararın jüriler ve jüri başkanları üzerinde bir politik doğruculuk baskısı yaratarak şahsi dünya görüşlerinin oyuncu performanslarını gölgeleme ihtimalinden endişe ediyorum. Türkiye’de ise böyle bir duruma gelmeden önce aşılacak başka sorunlarımız var.
MERT FIRAT:
BU SEKTÖRDE CİNSİYET EŞİTLİĞİ, EKİPLERİN KURULMASINDAN KADIN ERKEK OYUNCULARIN KAZANÇLARININ EŞİTLENMESİNE KADAR İLERLEMELİ”
Tabii ki çok olumlu bir adım, buradaki tek handikap sinemada kadın karakterlerin az yazıldığını göz önünde bulundururak bazı performansların değerlendirilememe olasılığı. Bu sektörde cinsiyet eşitliği, ekiplerin kurulmasından kadın erkek oyuncuların kazançlarının eşitlenmesine kadar ilerlemeli. Festivaller sinemacıların bir araya geldiği ve sektörün sorunlarının da konuşulduğu yerler. Dolayısıyla atılan bu önemli adımla cinsiyet eşitliği daha da gündemde olacaktır.
AYŞENİL ŞAMLIOĞLU:
SİZ İKİNİZ BİRSİNİZ DEMEKLE OLMUYOR
Elbette bu tip kararlar alınabilir ama cinsiyete yaklaşımda kantarın topuzu kaçıyor diye düşünmeye başladım. En son Halle Berry’nin başına gelen şey örneğin. Bir transı oynayacağını söyledi, bir anda linç edildi. “Trans oyuncular varken sen neden oynuyorsun?” denildi. Bana tuhaf geliyor; o zaman katilleri katiller oynasın! Her dizide bir siyahi kahraman, bir çekik gözlü, mutlaka bir eşcinsel figür; kadın ve erkek, mümkünse ikisi birlikte gibi bu ısrarlı hali ayrı bir cins tutuculuk olarak görüyorum. Cinsiyet ayrımcılığı, LGBTİ düşmanlığı kadar tehlikeli bulduğum bir yöne doğru gidiyor endişesindeyim. Çünkü kadın ve erkek rollerinin ayrı ayrı olmasının daha farklı bir anlamı olduğu kanısındayım. “Siz ikiniz birsiniz” demekle olmuyor çünkü dünya piyasasında kadınlar ve erkekler eşit parayı almıyor ve eşit rol ağırlığına sahip değil. Erkek egemen dünyanın karşılığı, filmlerdeki rol dağılımında da görülüyor. Eğer kadın oyuncuların, erkek oyuncularla aynı kaşeleri alma noktasında Berlinale’deki gibi adımların bir katkısı olacağı düşünülüyorsa tamam ama sadece göstermelikse, “Bakın işte cinsiyet ayrımcılığına son verdik” kıvamında kalıyorsa, bunu en az cinsel ayrımcılık kadar bağnaz buluyorum.
Mine Erbek
Merhaba
Adem ve havvadan bu yana bu ayirim var.Dunya tarihinde sadece Anadolu medeniyetlerinde ;Jupiter yani Zeus babaya kadar kadin egemenligi(mothergoddes) vardi.Bunun nedeni ise çocuk üretmesiydi.kutsaldi,tapinalasi bir varlikti.Zeus baldirindan Hera yi dogurdu ve üstünum dedi.
Bu rekabet sürdürülebir bir insanlik projesi haline geldi.Oysa tanrinin tek istegi ask iksiri ve ruhu ile birbirini tamamlayan yin-yang hesabi bir bütün olmalaraiydi.
Testesteron daha sakin eustrojen ise daha dehsetli bir hormon.
Ama kadinin vücudundan yavrusunu disari atan 6 ton gücü bu hormon veriyor.
Allah ne yapsin.??
Nasil meolitik dönemde çocuk yapmada erkegin biyolojik rolü anlasilmadiysa modern toplumlarda kadinin yaratici,enerjil ,koruyucu ve güclü yaninin bu hormondan kaynaklandigi anlasilmadi ötelendi.
Dogadaki tün hayvan,bitki ne varsa üremeye programli.
Disi ve erkek görsel algi açisindan fiziksel farkli yaratilmis.
Zaten ayni niye yaratildinlar ki?çok saçma.Yaraticiya burda hak vermek lazim.
Kadin erkek ödül ayirimina gelince..Berlin covit19 a yakalanmis.heralde,Cok sacma bur ayirim.
Bu durumda erkek kadinla,kadin erkek aktörle yarismak zorunda.Merly Strep,in Robert de Niro ile çekismesi gerekecek.
Dünyanin bu çekismeden çok daha büyük sorunlari var dostlar.Dalaylama’nin dedigi gibi;sevgi,ask,sorumluluk,yarim,tutku,gibi evrensel degerleri yerine koymak gerek.sevgi tutku sizinle olsun.
Mine Gökbuget Erbek