Advertisement Advertisement

ÖYKÜ AKARCA: “KUŞLU KÖY, HAYATIMIN EN ÖNEMLİ VE EN ZOR DÖNEMİNDE GELDİ BANA”

 

Dünyanın en güzel mesleklerinden birini yapıyor, Öykü Akarca. Çocuk kitaplarını resimliyor. Üstelik yeteneği arşa değecek, haberi yok. En son Sevim Ak’ın “Kuşlu Köy”ünü resimleyen ve kariyerinde ona yakın çocuk kitabına çizimleriyle hayat veren Akarca ile doğadan ilhamla hem “Kuşlu Köy”ü hem de illüstratör Öykü’yü konuştuk. Rengarenk kaleminden fışkıran resimleriyle tüm öykülere yaraşan resimlerin sahibi Öykü Akarca’yı yakından tanımaya ne dersiniz?

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU

nilufer@ajandakolik.com 

Uzun yıllar tiyatroyla uğraştıktan sonra çocuk kitapları resimlemeye başlayan genç bir kadın var karşımda… Tiyatrodan vazgeçip de mi illüstrasyon dünyasına adım attın, hikayeni biraz anlatsana Öykü…

Merhaba Nilüfer, seninle bir arada olmak çok güzel öncelikle bunu söylemesem olmazdı. Aslında tiyatrodan vazgeçmedim ama hayat beni biraz uzaklaştırdı diyelim. Hayallerimi gerçekleştirecek seviyeye ve evet artık yeter bu benim hayatım deme bilincine eriştim ve hep hayalini kurduğum çocuk kitaplarının dünyasına kendimi bıraktım. İyi ki de öyle yapmışım şimdi ait olduğum yerdeyim ve bunun için kendimi çok şanslı hissediyorum.

Sonra ver elini edebiyat dergileri, çocuk kitapları ve kitap kapakları… Çocuklar için çizerken nelerin hayalini kuruyor, hangi dünyalarda geziniyorsun, merak ediyorum.

Kendi dünyam o kadar yoğun ve kalabalık ki, katlar arası yolculuk gibi hissediyorum bazen. Katlardan birinde durup soluklanıp kendimi ilhamla dolduruyorum. Şehir hayatında sıkışık hissettiğimde doğada olduğumu, bir sakız ağacının yanına oturup uyukladığımı hayal ediyorum, toprak kokusu yaprak hışırtıları derken başlıyorum hayal etmeye, üretmeye ve çalışmaya.


Ne güzel bir hayal… Gelelim yine o hayallerinden ilham aldığın son çalışmalarından birine… Sevim Ak’ın yazdığı “Kuşlu Köy”ün çizimlerinde görüyoruz şimdilerde seni. Bu kitapla buluşman nasıl oldu? Daha önce Can Çocuk Yayınları ile çalışıyor muydun?

Can Çocuk ekibini daha önceden tanıyordum fakat ilk çalışmamızdı ve iyi ki de yollarımız kesişti, tüm ekibe kocaman sevgiler. Kuşlu Köy hayatımın en önemli ve en zor döneminde geldi bana, hediye gibi, devam etme gücü gibi çok özeldi. Bir de o dönemde kuşlarla ilgili kaynak kitaplar alıyordum ve biraz amatör kuş gözlemciliğine merak salmıştım, masamda kuşlarla ilgili kitaplar birikirken bir anda Kuşlu Köy belirdi ve sanki öncesinde bana geleceğini haber vermişti, hep öyle güçlü bir bağ hissettim.



Ne güzel bir rastlantı olmuş böyle! Peki, b
u yıl edebiyatımızda 35. yılını kutlayan değerli yazarlarımızdan Sevim Ak’ın benzersiz hikayelerine eşlik etmek nasıl bir duygu? Onun zengin anlatımlarını görsel olarak daha da zenginleştirmek bir çizer için epey kıymetli olmalı. Neler söylemek istersin?

Sevgili Sevim Ak her zaman çok severek okuduğum ve saygı duyduğum biriydi. Tanışmak, böylesine tatlı ve uyumlu hissettiğimiz bir kitapta bir araya gelmek benim için çok değerli. Birlikte üretmek, konuşmak ve dokunmak o kadar kıymetli ki benim için. O yüzden yıllar geçse de hep iyi ki diyeceğim. Kendimi çok özgür hissettiğim bir süreç yaşadım çizimleri yaparken. Resimlediğim tüm kitaplarla büyük bağlar kuruyorum. Uzunca bir süre o kitapların ruhlarında, dünyalarında dolanıyorum, bazen gerçeklikten kopup onlarla yaşıyorum. Kuşlu Köy’ü okuduğum anda da tüm sahneler, tüm dünya gözümün önünde canlandı ve birden kendimi orada hissettim; bu benim için çok heyecanlı bir süreçti. Her şey o kadar güzel bir şekilde, dans eder gibi uyumla aktı gitti benim içimden. Kendimi derinden tanıdığım, sınırlarımı zorladığım bir dönemde çizdim Kuşlu Köy’ü, bunun da çok büyük etkisi var tabii. Benim için bir umuttu.


“Kuşlu Köy” bir doğa kitabı… Çocuklara adeta toprağın ruhunu armağan ediyor. Unutulanları hatırlamaya ve keşfetme davet eden bu kitap gelenekselden evrensele uzanan bir öyküye de sahip. Sen de doğayla iç içe olmayı seven, ağaca sarılan ve resimlerinde tabiat anadan beslenen bir çizer olarak “Kuşlu Köy”ün sana da iyi geldiğini düşünüyorum. Bol bol ve türlü türlü kuş çizmek de cabası. Kitabın sende yarattığı etkiyi sorsam…

Eskiyi çok seven, biriktiren, dokunduğum her şeyle hemen bağ kuran ve değer veren biriyimdir. Sevindiğimde, üzüldüğümde hemen kendimi toprağa, ağaçlara bırakmayı çok severim. Doğayı gözlemlemek, koklamak ve dinlemek, deneyimlemek her zaman bana ilham olur. Uyumlanmak ve ait olmak bence doğanın bir parçası. Kuşlu Köy’deki umut, arayış ve farkındalığı hepimizin hayatına uyarlaması gerektiğini ve bu dünya ile bir uyum içinde olmamız için en önemli şeylerden biri olduğunu düşünüyorum. Kaybettiğimizi sandığımız şeylerin aslında yanı başımızda olduğunu ve onlara tekrar ulaşabilmenin sadece bizim elimizde olduğunu, umut etmenin, vazgeçmemenin ve etrafımıza yaptığımız her şeyin bir kelebek etkisi olduğunu fark etmemiz gerek belki de.

Dünya gittikçe yaşanılası bir yer olmaktan çıkıyor. Hem yaşadığımız bu çağda meydana gelen ve bitmek bilmeyen savaşların hem de iklim krizinin bundan büyük payı var. “Başka bir gezegen mümkün” olsa ve bunu resme dökecek olsan… O gezegeni nasıl çizerdin?

Sanırım başka bir gezegen mümkün olsa onu insansız çizerdim. Bu çok zorlayıcı belki bilemiyorum ama insanın girdiği, insanın olduğu her yerde tahribat var. Doğada en güzel en sihirli köşeler hep keşfedilmemiş olan, dokunulmamış kirlenmemiş yerler. Hayvanlar, böcekler, insan hariç tüm canlılar hepsi doğa ile uyumlu ve bir bütün fakat biz insanlar maalesef bunu beceremiyoruz. Kendimiz de dahil olmak üzere artık bu çağda kimsenin kimseye saygısının kalmadığını düşünüyorum. Hep doğanın ahenginden, kendi özümüzden, benliğimizden, eski kadim bilinçlerimizden ruhumuzdan, özümüzden uzak kalıyoruz. Bencil bir dürtüyle yakıp yıkmak ve habitatı yok edip kendimize alan açmaktan vazgeçemeyeceğimiz için insansız bir gezegen hayal edip çizerdim.

Hatırlıyorum da bundan bir iki yıl önce Ayşegül Dede’nin “Duvarın Arkasında Ne Var” kitabı için çizdiğin çocuk resmi Twitter’da birinin anlamsız, tuhaf eleştirileri nedeniyle olay olmuştu. Çocuğu cinsiyetsiz çizdiğin gerekçesiyle neredeyse lince varan söylemlere maruz kalmıştın. Sonrasında konuyla ilgili kendini yeterince ifade edebildin mi, bu korkunç zihniyetle mücadele etmek zorunda kalmak seni yormuş olmalı!

Bu konu hakkında sonrasında hiç konuşmadım çünkü benim için çok zorlayıcıydı. Asla iletişim kurulamayacak bir sürü tanımadığım insan… Bir şeyler anlatmanın da fikirlerini pek değiştireceğini sanmıyorum. Benim için çocuk sadece çocuktur, bir kalıba veya başka bir şeye sokmadan sadece çocuk, fakat bunu anlatabilmek maalesef çok zor. Çünkü toplumda belirlenmiş kodlar ve şablonlar var. Eğer onun dışındaysan ötekileştiriliyorsun, eğer çoğunluğa uymazsan ve farklıysan ötekileştiriliyorsun.

 Peki, sonrasında yazarın desteğini aldın mı, merak ediyorum.

Hayır almadım. Yalnız bırakıldığım için zaten bir tek kişi üzerine gidildi bu konuda. Kolay olan buydu belki de. Destek alıp almamaktan ziyade hedef gösterilmek üzücü olandı. Sonuçta ortaya çıkan kitap yazar, çizer ve editör arasında ortaklaşa bir yaratım sürecinin sonucunda çıkmıştı.

İyi ki çocuklar için çiziyorsun çünkü…

Çok teşekkür ederim. Bende bunu sürekli kendime söyleyip duruyorum. Sait Faik Abasıyanık “Yazmasam deli olacaktım” der ben de ondan ilhamla hep, çizmesem deli olacaktım derim.


Çalışma masanda neler var, bu ara nelere odaklandın, yeni projelerin var mı, olacak mı?

Bu ara bolca doku çalışmalarım var. Yeni bir kitaba başladım ve ara ara doku çalışıyorum. Onun dışında bolca okuduğum kitaplar, okunmayı bekleyenler var. Kendi hikayem için çizdiğim eskizlerim, dokularım var.


Söyleşinin sonunda biraz konuşmak istiyorum, bilmem bu seni rahatsız eder mi ama şu an bir tedavi sürecindesin. Ve okurlarının, seni yeni tanıyacak olanların güzel enerjisini alacağını düşünerek sormayı düşündüm. Nasıl gidiyor tedavi, ne oldu biraz bahseder misin?

Yok hiç rahatsız etmez aksine bahsetmekten mutlu olurum. Kanser süreci evet çok zorlayıcı, yıpratıcı ve yorucu bir süreç. Bunu en iyi yaşayanlar anlayacaktır çünkü ben de kanser olduğumu öğrendikten sonra anladım ki aslında kansere karşı hiçbir şey bilmiyormuşum ve aynı kanser türü olsa bile herkesin tedavisi ve süreci parmak izi gibi kendine özelmiş. Nisan ayında 2. evre meme kanseri olduğumu öğrendim. Şans eseri çok çok erken bulundu. Tabii insan ilk öğrendiğinde uzun bir süre boşlukta hissediyor, gerçek değilmiş gibi geliyor. Bir anda bir sürecin içinde savrulurken buluyorsunuz kendinizi, tetkikler, kontroller derken her şey daha da belirginleşiyor. Doktorumun yanına ilk gittiğimde bana kanserimin türünü şeklini anlatırken sanki genel olarak kanserden ve onun nasıl yayıldığından bahsediyor sanmıştım, eşim ve annemle göz göze geldiğimizde onların yüzündeki ifadeden anladım ki benden bahsediliyor. Hiçbir zaman kendimi bir savaşın içinde ya da bir mücadelenin içinde gibi hissetmedim, bu başıma gelmişti ve bundan öğrenmem gereken, almam gereken şeyler vardı. Onları alacaktım ve yollarımız ayrılacaktı. Hiç sağlığımı kaybetmiş ya da hasta gibi hissetmedim, kendimi hiç bırakmadım ve bu süreçte çalışmak üretmek çizim yapmak bana ilaç oldu. Benim için bu süreçte hayatım boyunca asla unutamayacağım ve her zaman yeri çok ayrı olacak iki kitap var. Birini kanser olduğumu öğrendiğim dönemde tamamladım, biri de kemoterapilerim başlamadan önce başladığım Kuşlu Köy. Şimdi tedavilerim bitti ameliyatımı oldum. On aya yakın sürecek bir ilaç tedavim var ama bunu düşünmeyip üretmeye renklere çizimlerime odaklanacağım.

Hayallerini, resimlerini ve seni çok seviyorum Öykü. Daha nice kitaplarında resimlerinle büyüsün dilerim çocuklar. Senin de bir gün hem yazıp hem resimlediğin bir kitabın olacak mı? En son bunu meslektaşın Merve Atılgan yapmıştı ve iyi ki de yaptı. Ne dersin, senden de gelir mi bir kitap?

Ben de seni çok seviyorum Nilüfer, iyi ki varsın. (Gülüyor.) Çizerlerin hem yazıp hem resimledikleri kendi kitaplarını yaratmalarına bayılıyorum. Uzunca bir süredir üzerinde düşündüğüm, etrafında dolaştığım sürekli eklemeler çıkarmalarla üzerinde çalıştığım bir hikayem, bu süreçte tamamen netleşti ve canlandı kafamda, bir anda döküldü benden. Bu en büyük hayallerimden biri ve umarım ki yakın bir zamanda gerçekleşir. 

 Ayvalık’tan sana kocaman sevgiler ve bol bol şifa gönderiyorum!

Çok çok teşekkür ediyorum ve kocaman sarılıyorum sana!

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media