Advertisement Advertisement

MELİSSA MEY İLE YENİ BİYOGRAFİ KİTABI “HAYALLERİN EFENDİSİ TOLKIEN”İ KONUŞTUK


Tolkien okumayı sever misiniz? Yoksa siz sadece filmlerini izleyenlerden misiniz? Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Ana Heykel Yan Sanatı mezunu yazar Melissa Mey’in yeni kitabı “Hayallerin Efendisi Tolkien”, pek çoğumuzun “Yüzüklerin Efendisi”, “Hobbit” filmlerinden dolayı ismini duyduğu, aynı isimli kitapların yazarı John Ronald Reuel Tolkien’in hayatına odaklanarak bir biyografi kitabı olarak karşımıza çıkıyor. Kendisini “Bir Tolkien sever” olarak adlandıran Melissa Mey ile fantastik dünyanın, kurmacanın, hayallerin efendisi Tolkien’in yaşamından bilinmezlikler ve detaylar sunduğu yeni biyografi kitabını konuştuk. 

SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
nilufer@ajandakolik.com

Hayat hikayelerini okumayı seviyor, sanatçı biyografileri her zaman ilgi odağı olmuş. Öyle ki çalışmalarının bir kısmını bu alanda yapıyor. Yazar ve fotoğrafçı Melissa Mey’in yazdığı bir kitabı ilk defa okuyorum. Bu, onunla ilk karşılaşmam, ilk tanışmam… Bir Tolkien hayranı olmasam da ben de Melissa gibi Tolkien severlerdenim. Ancak hayatı hakkında çok fazla bilgim yoktu, ta ki yakın zamanda çıkan kitabı “Hayallerin Efendisi Tolkien”i okuyana kadar… Tüm dünyada bu kadar çok sevilen ve çok önem verilen bir yazarın biyografisini yazmanın pek de kolay olmadığını düşünerek Melissa’nın kapısını çaldım. Onunla Tolkien’in biyografisini yazma sürecini konuştuk.

“ŞU AN EVİMİN DIŞ KAPISI BİLE TOLKIEN’DEN İZLER TAŞIYOR” 

Geçtiğimiz yıl yine bu dönemlerde Destek Yayınları’ndan “Stanley Kubrick Estetiğin ve Sembollerin Gizemli Yönetmeni” kitabın çıkmıştı. Kubrick’e bir övgü niteliğindeki kitabının ardından şimdi de Orta Dünya’nın “baba”sı yazar Tolkien’in hayatını okurla buluşturuyorsun. Yeni bir biyografiye el attın. Karşımda sıkı bir Tolkien hayranı mı duruyor yoksa artık gerçek anlamda bir Tolkien okuru musun?
Tolkien’in gerçek anlamda fanatikleri vardır, tüm filmlerini her bir karakteri, hatta dilleri, film olmuş kitap serilerini, olmamışları dahi çok iyi bilirler. Bir de filmleri ile onların kitaplarını okumuş ama diğer kitaplarını bilmeyenler var ve üçüncü bir grup daha var bence Tolkien sever ki onlar da sadece biraz filmlerini bilirler hepsi bu. Ben bu üç grup içinde de değilim. Tolkien’i filmleri ile sevdim, kitaplarını sonradan okudum ama ilk yaptığım Tolkien kimdir, bu eserleri yaratan adam nasıl oluşmuştur, bunu araştırmıştım. Bu her zaman böyle oluyor, eserin yaratıcısı ile daha çok ilgileniyorum. Ancak şunu da itiraf etmeliyim ki biyografileri yazarken çok kaptırırım. Bu süreçte Tolkien de de bunu yaşadım. Şu an evimin dış kapı girişi bile ondan izler taşıyor. Hatta iki gün önce yeni bir dövme düşündüm. Bir de kitap çıktığında Tolkien ve Tolkienistler gibi pipoya başlayacağım demiştim, bu konuda da kendimi dizginliyorum. Tanıdıkça severim ben. Hayranlık bilgiyle orantılı. Sorunun cevabı en gerçek haliyle “ben bir Tolkien severim” olur sanırım. Tanımanın verdiği sevgi ile sıkı bir Tolkienist.

“Hayallerin Efendisi Tolkien”, kitabın kapağında “insanın gücünü, içindeki savaş belirler” bir Tolkien sözü, öyle değil mi? Söyleşimize başlar başlamaz bu ifadenin senin için ne anlama geldiğini sorsam…
Evet ona ait sözlerden. Çok güzel özetlemiş üstad. Benim Salai adlı aforizma kitabımın “cesaret ve özgürlük üzerine” bölümünde bir yerde şöyle diyorum cesaret için; “En büyük cesaret kendini yargılamak, en büyük özgürlük yargı sonrası kendinle barışmaktır”.

İçimizdeki savaş bizimledir. Kendi hırslarımız, egolarımız, kabul etmek istemediğimiz gerçekliğimiz, olmak istediğimiz ile olduğumuz arasındaki geçişler, bunlar bir ömür sürer. İşte o savaşlardan nasıl çıktığın, sonunda ne yaptığın gücünü belirler. Hepimizin kendi gücünü unuttuğu, zayıf hissettiği zamanlarda bir dakika dahi olsa düşünmeyi öneririm, kaç zorluk yaşayıp nasıl atlattığını, içinde kendin ile verdiği onca savaşı ve onlardan çıktığını. İnanın sonra daha güçlü hissediyor insan ve başardım, yine başarırım diyor. Tıpkı Tolkien’in onca zorluktan ve içinde herkesten gizlediği o savaşlardan çıkıp kendini barışa götürdüğü gibi.

Tolkien’in hayatının izlerini sürerken çok derin araştırmalar yapmış olmalısın. Kitabı yazmaya nasıl karar verdin, yazma sürecini, başvurduğun kaynakları senden dinleyelim…
Destek Yayınevi ve editörüm Özlem’i bu anlamda çok cesur buluyorum. Her fikrime açık olmaları dışında, projeleri dinlemek veya yönlendirmek gibi yaklaşımları da var. Kubrick ile başladığım biyografi serisine devam etmek istedim. Tolkien’i sinema- edebiyat bağlamından yola çıkarak yazmaya karar verdim. Yazma süreçlerimde kendimi araştırmaya öylesine kaptırırım ki yazdığım 300 sayfa ise en az 3000 sayfa okumuş olurum. Tolkien de de böyle oldu. Ülkemizde çevrilmiş kitaplarını okudum ancak yeni baskıları yoktu, bu bağlamda Tolkien biyografisini yazmakla doğru karar verdiğimi düşündüm. (Ancak benimki uzunca demlenip baskısı birkaç ay gecikince, dayanamayıp sürekli duyurduğumdan belki de yeniden ilgi gördü ve bir çevirisi yeniden baskıya girmiş) internet araştırmalarımı yurt dışı kaynaklı yapıyorum bilgi anlamında daha güvenli daha doğru buluyorum. Elbet bizde de iyi kötü doğru yanlış çok fazla bilgi var ancak Tolkien’in çok daha ciddi araştırmalarının olduğu kulüpler, dernekler, topluluklar var. Tüm dünyada tahminimin ötesinde bir hayran kitlesi varmış. Tolkien yaşarken de bunlara şahit olmuş ve ne güzel ki bu fanatik Tolkienist gruplar hâlâ mevcut, üstelik sayıları da etkileşimleri de her geçen gün artıyor. Onlarla iletişimim oldu. Onunla ilgili yapılmış en derin biyografisini de çok yakın dostum bana sürpriz yaparak Londra’dan alıp, uğur getirsin diye Roma üzerinden gönderdi. O kitap da yararlandığım kaynaklardandır.

Bir sanatçının eserlerini okurken o sanatçının hayatını da bilmek, öğrenmek gerektiğine inanıyorum. Yani Beethoven’ı ya da Mozart’ı sadece müziğini dinleyerek anlamaktansa hayatını bilerek dinlemeyi tercih edenlerdenim. Sen de bu düşünceyle yazıyorsun bu kitapları ve sanırım biyografi yazmayı da bu yüzden seviyorsun. Bu “yaratım döneminde” işin içinden çıkamadığın, adeta kaybolduğun olmuyor mu? Bir hayatı kitaba sığdırmak, hele ki bu denli mühim, sinemada, edebiyatta önemli eserler bırakmış isimlerin hayatını sığdırmak…
Evet kesinlikle hep belirttiğim gibi bir eseri incelerken mutlaka yaratıcısı olan sanatçıyı tanımak istiyorum. Onların pek görülmeyen, önemsenmeyen yaşamlarını öğrenmeyi ve anlatmayı seviyorum ki insanlar daha çok eserlere odaklı olup aslolanı unutuyorlar. Üniversitedeki derslerimde de sanatçıların yaşam hikâyelerini anlatırım. Onları tanımadan eserlerini anlamamız eksik kalır kanısındayım.

Biyografi yazarken zorlandığım oluyor elbette ve en çok da onların hüzünlü yaşamlarına kapılıp duygulandığımda durum tuhaflaşıyor. Mesela kimse bilmez ama ağlarım ben yazarken, sonra geri dönüp düzeltmeler için okuduğumda bile ağlarım. Bir kaynakta gördüğüm bir ismin peşine düşüp tüm gece sabaha dek onu arayıp okurum ve bir bakarım arama alanımı çok genişletmişim. Böylesine derin ve geniş, araştırdıkça yeni şeyleri çıkan Tolkien ya da Kubrick gibi isimleri yazmak kolay değil. Zorluğu, çok detaycı oluşum ve her detaydaki anlamı görmemden dolayı da oluyor. Onları biyografiye koymayıp ki bence onlar ayrı başlıkta bir kitap olmalı- sonunda en kısa öz hale sokmak benim için zor kısmı oluşturuyor. Ortaya çıkan kitap 250-300 sayfalık cep boyutta kitap ama o öyle damıtılarak oluşuyor ki, kitap bittiğinde benim için bir fincan espresso gibi kalıyor. Minik, ağız değil ruhun damağında bile hissedilen saf tadı sert ama vazgeçilmez bir hal alıyor. Umarım bu tadı her okuyucu alır.

“TOLKIEN’İN YALNIZLIK DUYGUSU BENİ ÇOK ETKİLEDİ.”

Tolkien’in yaşamı da yarattığı o fantastik dünya, Orta Dünya kadar karmaşık ve ilginç. Seni bu yaşamda en çok etkileyen şey(ler) neler oldu?
Neredeyse bir insan ömrünün yarısı kadar üzerinde zaman geçirilmiş bir eserden bahsediyoruz. Düşünün ki onun bir de öncesi var, bu adamın tüm yaşamının izi ayrıca yazdıkları. Yani öyle oturayım da bir efsane yaratayım hırsı ile vermemiş onca yılını Tolkien. Bu uzun süreçteki sürekliliği beni etkiledi. Ama Tolkien denildiğinde o çok klişe fantastik dünyasındaki muhteşemliklerden öte ben yine onun yaşamındaki detaylardan örnek vermek istiyorum. Beni en etkileyeni içinde taşıdığı aidiyetsizlik duygusu ve onun bu eserleri oluşturmasının en büyük sebebinin ruhunun derinlerinde, bilinçaltında yatan bu eksiklik. Tolkien’in yalnızlık duygusu beni çok etkiledi. Orta dünya ise aslında Tolkien’in birdenbire sıfırdan oluşturduğu bir dünya değil. Onunda etkilendiği yazarlar, farklı ülkelere ait efsane ve mitolojiler olmuş. Böylesi başarılı olma nedeni ruhunda yatan o yetenekte gizli. İşte o ruhu tanımalıyız önce. Benim için Profesör Tolkien, tutkulu, yalnız, imanlı bir hayalperest. Tanrı’ya karşı müthiş bir bağlılığı var ve bunu eserlerinde inanılmaz bir alegorik mesaj serisiyle gizlemiş. Bu ancak tanrısal bir lütufla olabilir.

Önsözde de bahsettiğin gibi Tolkien’in biyografisi daha önce yazılmış birkaç defa. Ancak ülkemizde bunların çevirisi var, devamı da yok. Senin yazdığın Tolkien biyografisini diğerlerinden ayıran bir şey var mı? Örneğin kendi coğrafyandan bir yazarın hayatını kaleme almak yerine neden Tolkien’i yazmayı tercih ettin?
Benimki cep boyutta kolaylıkla taşınabildiği gibi aynı kolaylıkta okunabilecek bir biyografi kitabı ki Destek Yayınları’nın “biyografi serisi” bu bağlamda örnek bence. Benim yazdığım biyografileri diğerlerinden ayıran en önemli özelliği yalın oluşu. Kısa, öz, net ve doğru bilgilerin toplamı olması dışında az bilinen yanlarını göstermeyi de önemsiyor, okuyucunun zihnine Tolkien’e ait ikonik cümleler bırakıyorum. Okumanın, kahve yanına kitap fotoğrafı koymak olmadığı, insanların çok uzun zaman ayırıp kalınca kitaplar alıp okumadıkları bir dönemde her zaman yanına alıp taşıyarak okuyabileceği derli toplu kitaplar yapmayı seviyorum. Kubrick’ten sonra yine sinema ve edebiyat üzerinden gitmek istedim. Bir de diller, mitoloji, Katolik inancı gibi benimle çok ilişkili konuları vardı Tolkien’in. Aslında Kubrick dahil Tolkien’in de eserlerindeki sembolleri yazmak istiyordum, ama önce biyografileri olmalı. Sadece semboller üzerine bir seri planım var, başladığım ve çok uzun süredir demlemeye bıraktığım ki orada her şey daha netleşecektir diye düşünüyorum.

Peki madem üstte bahsi geçti. Yeni biyografi kitabında Türkiye’den bir ismin hayatını yazmayı düşünür müsün?
O kadar çok yazmayı planladığım, başladığım, notlarını aldığım ve ya yazmayı istediğim kitap var ki inanamazsın. Elbette ülkemden de yazmayı istediklerim var. Mesela 2011’den “sanatçı hikâyeleri” adını verdiğim bir projeye başlamıştım, tüm sanat disiplinlerinden sanatçıları gözlemlemek, atölye ziyaretleri yapmak, her birinin fotoğrafını çekmek, yıllara yaymak ve arşiv oluşturmak. O dönem çok kayıp verdim, biraz da sanatçı kaprisleri ile karşılaşınca zaten sürekli seyahatlerde olan biriydim, (pandemi ile azaldı) ara verdim. Pandemi öncesi bu kez yazar ve yönetmenler ile başlatayım deyip listemi yeniledim tam başladım pandemi patladı yine yarım kaldı. Bir ay önce artık yeter deyip, bu kez önceliğime sadece yazarları aldım, adını da alt başlık ile “yazar ritüelleri” diye değiştirdim. Şimdilik iyi gidiyor ama soruna cevap olsun diye de bunca anlattım ki o listeden biyografisini yazmak istediğim çok sanatçı var. Sırada yine eserleri bilinen ama yaşamı ortaya çıkmamış ve ülkemizde de çevirisi olmayan bir isim var ama şu an açıklamak istemiyorum.

Kitaba geri dönecek olursak… “Tolkien’in dünyası yuvarlak değil düzdür ve tam merkezinde yarattığı bir ‘Orta Dünya’ vardır.” Bunu tam olarak açar mısın?”
Tam anlamıyla böyledir. Tolkien’in yarattığı bu “Orta Dünya” adını da aslında coğrafyasından ve toplumsal yapısından alıyor. Efsanesi daha çok yarattığı büyük bir kıtada geçer ve orası yuvarlak değil düzdür. Yeryüzünün ortasındadır ve orta sıfatı da buradan gelmektedir. Tüm bunlar akıllıca düşünülmüş ve arkasında derin bağlar olan sembolik anlamlar içermektedir.

“Yüzüklerin Efendisi” ve “Hobbit”in hem edebiyatta hem sinemada bu kadar çok sevilmesini, ustanın yarattığı o hayalî dünyanın akıllarda bu kadar yer etmesini neye bağlıyorsun?
Herkes hikâye sever, gizemleri, bilinmezlikleri, masalları çekici bulur. İnsanın yapısında bu vardır. İyi ve kötünün savaşı gerçek yaşamda da vardır ancak masallar hep mutlu biter. Sanırım bizler fantastik dünyaları bu yüzden seviyoruz. Orada adalet bir şekilde yerini bulup sonunda iyilerin kazandığını daha başından biliyoruz. Oysa yaşamda bunu görmemiz mümkün değil. Bir diğer sebep de Tolkien’in eserlerinin ve filmlerinin sevilmesinin en büyük nedeni, döneminde ilk örnekleri oluşturması ve sonrasında da daha iyisinin ne yazık ki hâlâ yapılmamış olması bence. Böylesi detayları ile yaratılmış başka bir efsane daha yok. Böyle büyük üstadların eserlerinden sonra etkilenenler çok olur ancak hiçbiri onların üstünde bir yeni yaratım oluşturamaz ve aslında yapılan her şey onlara saygı duruşundan daha ileriye gitmez. Kubrick’in etkilediği filmlerde de bu görülmektedir.

“BANA TOLKIENİST DİYEBİLİRSİNİZ”

Haklısın. Bu arada mesela ben bu kitap sayesinde “Tolkinesque” (Tolkinesk) kelimesini öğrenmiş oldum. Türkçede de yer buldu mu acaba? Bunun anlamını bilmeyenler için bize biraz anlatır mısın?

Türkçede henüz popüler değil ama inanıyorum ki bu kitabımdan sonra daha çok kullanılır olacak. Aslında onun dile kattığı katkılar olarak çıkmış ancak zamanla büyük Tolkien takipçileri, fanatikleri, uzman ve araştırmacılarının da adı haline gelmiş. Ben sıkı bir Tolkien sever isem bana Tolkienist diyebilirsiniz. Bunun sorun olmak yerine tam yerinde anlam bulacağını düşünüyorum.

Sen olsan bu kitapla ve Tolkien’in hayatıyla ilgili sana ne sorardın?
Tolkien gerçekten eşi Edith’e âşık mıydı? Herkes Beren ile onu Romeo Guilietta aşkı koltuğunda görüyor? Gerçekten öyle bir aşk mıydı? Ve Tolkien’in annesi Katolik olmasaydı durum ne olurdu? Bunları ben kendime sordum ve cevabı buldum. Kitapta ipuçları ve cevaplar var. İyi okuyucu bunu görecektir.

Ufukta biyografi dışında başka bir kitap var mı?
Evet var. Çok kitap var ama bu ara yazar ritüellerinden fırsat buldukça ona dönüyorum. Öyle uzun zamandır bekliyor ki gün yüzüne çıkmayı, kırgın küskün duruyor ve onu artık okuyucuya sunma vakti geldi bence. Şimdiye dek tam anlamıyla kendimi anlattığım bir kitabım olmadı. Dil öğreten hikâyelerde kendimi kısıtlamak zorundaydım, biyografiler de kurguya yer vermedim, Salai kitabımla aforizmalarım Mey’e dair biraz göz kırptı ama bu kitabım tam anlamıyla beni yansıtacak. Asıl yapmak istediğimse bir roman serisine bulaşmak ama o da zamansızlık içinde zamanını bekliyor.

Peki, masanın üzerinde okunmayı bekleyen ya da şu sıra okuduğun ve sana ilham veren kitaplar hangileri?
Hangi masamın diye ben sorsam? Çantam dâhil evimin her köşesi banyo mutfak, yatağım dâhil kitap dolu. Okunanlar kütüphanemde rafa giderken bazıları hiç değişmeden masada elimin altında durur. Dante bu kitaplardan biridir. Bu ara biraz az zaman bulsam da Decameron okuyorum, o da masa üzerinde. Bir de sürekli eklenen kitaplar oluyor okunacaklar köşeme. Gündüz Vassaf “Caravaggio’nun İsyanı” da devam edenlerimden. Okuduğum her kitabın bana katkısı var ama ilham demek doğru olur mu emin değilim. Bende ilhamdan çok bir duygu, bir düşünce belirir ki bu daha çok şehrin içinde durduğumda ve şehir etrafımda döndüğünde olur. Orada başım dönerken, yaşam aklımı başımdan alırken yeni proje fikirleri de avuçlarıma düşer.

Okuduğun ve çok etkilendiğin biyografi kitabını da sormak isterim.
Bir tane yok desem, geçiştiren cevap gibi görünmez umuyorum. Çünkü düşündüğümde gerçekten tek bir kitap demem diğerlerine haksızlık olur ki büyük bestecilerin (ki üniversite de 2019’dan beri onların da dersini veriyorum) neredeyse tümünün biyografilerini okudum. Her biri ayrı etkiledi. Hâlâ derslerimde anlattığımda benim de öğrencilerimin de gözleri dolar. Chopin, Beethoven ya da Vivaldi de nasıl etkilenmezsiniz. Onca yönetmen, ressam, heykeltıraş ya da fotoğrafçı yani her bir sanatçının biyografisi beni derinden etkiliyor. Kendimi çok kaptırır, okurken o döneme, o ana giderim ve gerçek anlamda ağlarım. Uzun uzun ağladığım olur. Bence her bir sanatçının yaşamı mutlaka okunmalı, çok hüzünlü olsalar da müthiş yaşam dersleri veriyorlar.

Ellerine, emeğine sağlık. “Hayallerin Efendisi Tolkien”in okuru bol olsun. Eminim yazarın hayranları bu kitabı da merakla okuyacaktır. Ajandakolik’te konuğum olduğun için teşekkür ederim.
Çok teşekkür ederim. Harika soruları cevaplarken büyük keyif aldım ve bu yüzden ben de sana teşekkür ederim.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media