
DOKTOR DİNOZOR’LA VE KEŞİFLERLE DÜNYA TARİHİ…
Yazar Nurlan Kaya, bir dinozoru ana karaktere dönüştürerek çocuklara dünya tarihini anlatıyor. “Doktor Dinozor”, serinin ilk kitabı “Doktor Dinozor’la Ateşe Yolculuk”tan sonra şimdi de “Yazıya Yolculuk” ile devam ederken üçüncü kitap için de fikirler havada uçuşmaya başlamış bile… Kaya ile Timaş Çocuk etiketiyle yayımlanan kitaplarını masamıza koyup sohbet ettik.
SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
Doktor Dinozor maceraları kaldığı yerden devam ediyor. Serinin ilki “Doktor Dinozor’la Ateşe Yolculuk”tu şimdi “Yazıya Yolculuk”. Bu kitapları yazma fikrinden başlayalım o zaman… Asıl bu kitapların yazılma yolculuğu ne zaman, nasıl oldu?
Benim için çok değerli olan bu serüven, tarih perisi çocuk sayfasını açıp, çocukların muhteşem dünyasını keşfettiğim zaman başladı. Çocuklar için bir şeyler yazmalıyım diye düşündüm. Çünkü onların dünyalarını çok seviyorum ve o dünyadan çok etkileniyorum. Yetişkinlerden tamamen farklı bir vizyon ve bakış açısı içindeler. Sihirli, hayalperest, keyifli ve masalsı bir algıları var. Ve bu renkli dünyaya kolaylıkla erişebilmek için de yine onların çok sevdikleri bir canlıyı kullanmak istedim: Dinozorları. Tarihi, dinozorlar aracılığıyla öğrenmenin çok keyifli ve kalıcı olacağını düşündüm.
İlk kitapta ateşin önemi, ilk kimin nasıl keşfettiği gibi bilgiler yer alırken ikinci kitapta ilk yazı nereye yazıldı, yazının bulunmasıyla hangi keşiflerin önü açıldı gibi soruların cevaplarını bulma imkanı yakalıyor çocuklar. Doktor Dinozor ve ekibini yazarından dinleyelim mi biraz?
Evet insanlığın en değerli keşiflerini iki tatlı dinozor ve onların sevgili makineleri Bay Beyin’le birlikte öğreniyoruz. Karakterleri biraz anlatmam gerekirse: Doktor Dinozor, bilgiye aşık, çalışmayı çok seven, analitik zekası oldukça yüksek bir karakterken, uzaktan akrabası olan tembel Dino’ysa tam tersi, nasıl desem aylaklık yapmaya bayılan, tembelliği bir hayat biçimi haline getirmiş, aşırı üşengeç bir karakter. Hikayeler, işte bu iki farklı profilin birbiriyle olan ilişkileri üzerinde ilerliyor. Tabii bu sevimli ikili serüvenlerinde yalnız değiller. Bay Beyin isimli bir makine sayesinde tarih öncesi çağlara erişebiliyorlar. Bay Beyin’e burada ayrı bir parantez açmak istiyorum. O da yine çok severek yazdığım bir karakter ve onu yazarken tamamen insan beyninden esinlendim. Çünkü insan beyni mucizevi bir makine. Çok ilham verici bir organ. Henüz zaten nasıl çalıştığı tam olarak çözülememiş, gizemlerle dolu. Acıyı hissetmeyen, tüm vücudumuza liderlik eden ve tamamen pragmatist bir tasarımla çalışıyor. Bay Beyin de aynı insan beyni gibi pragmatik, insan beyni gibi çalışarak güçleniyor. Yeni bir dil öğrenmek, enstrüman çalmak onu geliştiriyor. Ben burada beyini bir metafor olarak kullanıp insan beyninin nasıl muazzam bir şey olduğunu da anlatmak istedim.
3500 yıl öncesine ışınlanıyoruz kitaplar sayesinde adeta. Zaman makinesi icat edilmiş olsaydı tarihle bu kadar iç içe olan bir yazar olarak siz ne zamana, hangi döneme, nereye ışınlanmak isterdiniz?
Açıkçası tüm zamanlara gitmek isterdim. Hemen hemen hepsine… Dünya 4.5 milyar yaşında, evren 13 milyar. Ben evrenin başlangıcında bile orada olmak isterdim. Big Bang kadar gitmek isterdim yani. (Gülüyor.) Sonra Dünya oluşup diğer gezegenler tarafından sürekli bombalanırken de, yer kabuğu sönüp soğurken de, dinozorlar yeryüzüne indiğinde ve gittiklerinde, kılıç dişli kediler kıtayı esir aldığında, ilk insanın serüveni başladığında, ilk piramit yapıldığında, Göbeklitepe’nin taşları dikildiğinde, Sezar geçmemesi gereken Rubicon Irmağı’nı geçip Roma’ya vardığında, Tuğrul ve Çağrı Bey Selçuklu devletini kurduğunda, Fatih İstanbul surlarından içeriye girdiğinde de orada olmak isterdim. (Gülüyor.) Bu konuda fazla açgözlü bir merakım var. O nedenle ayrım yapamıyorum.
“Keşiflerle Dünya Tarihi” serisinin devamı da gelecek gibi görünüyor. Biraz ipucu alalım mı? Tembel Dino ve Bay Beyin’in yeni maceraları ufukta görünüyor mu? Nereye, hangi zamana doğru yol alacaklar dersiniz?
Bence ateş ve yazıdan sonra en önemli buluşlardan biri olan kağıda veya tekerleğe doğru uçmuş olabilirler.
Kitaplarınız daha çok 7 ve 8 yaşa hitap ediyor. Okumayı henüz sökmüş çocuklar için yani… Peki, çocuklar için yazarken nelere dikkat ediyor, neleri önemsiyorsunuz?
7,8, 9 yaş çok ilginç birer yaş dilimi. Bu yaşlardaki çocukların genel olarak soyut zekaları yüksek ve hâlâ birçok açıdan daha minik birer bebek gibiler. Mesela 10 yaşına girdiklerinde bambaşka bir seviyeye ulaşıyor çocuklar ve adeta artık yetişkin olmaya başlıyorlar. Ama dediğim gibi 7,8,9’un evreni bambaşka. Masalsı, aşırı sevimli, komik, tertemiz. Bu nedenle hikayelerimi ben de masalsı, sevimli, komik ve tamamen etik bir düzlemde yazmaya çalışıyorum. Güldürürken öğretmek temel amacım.
Hayal gücünüzü ve yaratımlarınızı besleyen şeyler neler? Neler okur, hangi yazarları takip edersiniz?
Ben çok film-dizi izlerim ve tarihle ilgili çok sayıda kitap, belgesel, program takip ederim. Açıkçası özellikle tarih okumak beni çok fazla besliyor. Çünkü tarih hikaye demek. O hikayelerden yani yaşanmışlıklardan ilham alıyorum. Orhan Pamuk, Umberto Eco, Chuck Palahniuk sevdiğim, Tolkien de sevdiğim ve takip ettiğim yazarlar.
Şu cümleyi tamamlayın. İyi ki yazıyorum çünkü…
Beynimde epik bir uygulama var ve kendimi bildim bileli o uygulama hep aktiftir. Uygulamanın içinden sürekli kelimeler, hikayeler, olaylar geçer. O nedenle yazmamam ya da üretmemen zaten mümkün değildi. Yani iyi ki yazıyorum çünkü, yazmasam hayatım muhtemelen bir hapishaneye dönüşürdü.
Doktor Dinozor’a dönecek olursak her iki kitapta da farklı illüstratörlerle çalıştınız. Bu, yayınevinin tercihi miydi? Kahramanlarınızın resimlenmesinde siz de söz sahibi oluyor musunuz?
Evet bu değişiklik yayınevinin tercihiydi ve evet karakterlerin resimlendirilmesi konusunda benim de yorumlarım oluyor. Çünkü onları yazarken aynı zamanda hayal ediyorum. Hepsinin zihnimde bir resmi var.
Çocuklar, örneğin bu kitapta çok yeni kelimelerle, terimlerle karşılaşıyor. Ziggurat mesela, Gılgamış Destanı… Onların sözlüğüne kurguladığınız bir dünya içinde hayal gücü yolu ve edebiyat yoluyla yeni şeyler katmak heyecan verici olsa gerek… Neler söyleyeceksiniz?
Çok, çok heyecan verici. Onlara yeni şeyler anlatmayı çok seviyorum ve özellikle 7,8,9 yaş yeni şeyler duymaya o kadar açık ki.
Peki, Doktor Dinozor’un dışında üzerinde çalıştığınız başka bir kitap var mı?
Ben çocuk edebiyatıyla ilgili yeni yeni bir şeyler üretmeye başladım. Onun dışında ayrıca yetişkinler için romanlar yazıyorum. O nedenle şu an yetişkin kitaplarımla ilgili bir çalışmayı bitirmek üzereyim.
Sizin bir de @tarihperisi ve @tarihperisicocuk isimli instagram ve YouTube kanallarınız var. Biraz bunlardan bahsedelim mi?
Evet çok tatlı birkaç sayfam var. Tarih perisi benim amiral gemim. O sayfa sayesinde tarih seven yetişkinlerle çok değerli bağlar kurduk. Adeta birer dost, aile olduk. Tarihi, anlatılmayan tarihi ve ezoterizm denen gizli bilgiyi konuşuyoruz bu sayfa üzerinden. Tarih perisi çocuk ise yukarıda bahsettiğim yetişkinlerin çocuklarıyla iletişim halinde olduğum bir sayfa. Buradan da miniklerin o muhteşem dünyasına iniyorum. Onlarla bir aradayım ve çok mutluyum. Sayfalarım benim için birer terapi alanı. Çok seviyorum.
Tarih atölye çalışmalarınızla da çocuklar için aktif şekilde üretmeye devam ediyorsunuz. Tarihe olan merakınız ve ilginiz henüz çocuk denecek yaşlardan mı geliyor?
Evet tarih perisi çocuk hesabımdan özellikle 8, 9 yaş çocuklarla çeşitli etkinlikler yapıyoruz. Benim çocuklarım bilgiyi çok seven, meraklı, yetenekli ve zeka düzeyleri yüksek çocuklar. O nedenle birlikte çok keyif alıyoruz. Ben de o yaşlarda tarihe çok meraklıydım. Aslında genel olarak bilgiye meraklıydım. Bizim çocukluğumuzda internet, bilgisayar gibi hızlı bir şekilde bilgiye erişilen araçlar yoktu. Ben evdeki tüm ansiklopedileri okurdum.
Tarihin önemini çocuklara nakşetmek ve sadece kendi coğrafyamızın değil dünya tarihini öğrenmek, öğretmek çok kıymetli. Ebeveynlere çocuklara tarih bilincini aşılamak konusunda neler önerirsiniz?
Benim temel amacım; hem yetişkinlere hem de çocuklara kendi tarihimizi anlatmak ve sevdirmek. Çünkü maalesef yıllarca bu konuda çok fazla manipülasyona ve yanlış algıya maruz kaldık. Yeri geldi tarihimizden utandırıldık. Oysa bizim tarihimiz bir hazine. Zafer, onur, şan, şeref, ders ve insanlık dolu. Çok güçlü ve muazzam. Hatta belki de yeryüzündeki en değerli tarih bizde. Herkesin bunun bilincinde olmasını, doğru kaynaklardan beslenmelerini, çocuklarımıza da en küçük yaşlardan itibaren tarihi öğretmelerini ve o mirasa sık sıkı bağlanmalarını sağlanmalarını öneriyorum. Geleceğimizi tarihimizi bilen ve seven, yanlışlardan ders alan, muhakeme yeteneği yüksek, aklını kullanan, etik ve kültürel değerlerden ilham olan çocuklara emanet etmek zorundayız.
Ajandakolik’in özellikle yazarlara ve çizerlere sorduğu bir soru var. Ajandanız ya da not defteriniz var mı? Varsa içinde ne var?
Evet bir ajandam var. İçine çocuklarımla yaptığımız atölyelerde kullanmak üzere ilginç bulduğum çeşitli hikayeleri not ediyorum.