Advertisement Advertisement

BİR BAKMIŞSIN BİR KORKULUĞUN KALBİ YUVA OLMUŞ KARGAYA…


Bahçesinde sadece kabak yetişen Amerikalı yazar Beth Ferry, başta bir korkuluğa ihtiyaç duymuyordu ancak sonra korkuluğun hiç de fena bir fikir olmadığına karar verdi. Ve belki de bu kitap böyle doğdu. Resimli çocuk kitap yazarı Ferry’nin “Korkuluğun Kalbi”, orijinal adıyla “The Scarecrow” insanın kalbini eriten sıcacık hikayesiyle artık Türkçede… 

YAZI: NİLÜFER TÜRKOĞLU

nilufer@ajandakolik.com 

Her ne kadar kimilerine ürkütücü gelse de korkulukları hep çok sevmişimdir. Ve çoğu zaman korkuluklar bana hüzün verir. Dört mevsim boyunca bir tarlanın ortasında yalnız olduklarından belki, belki de uzaktan insana bu kadar benzeyip de kalpleri olmamasından…

Edebiyata da çok yaraşır, korkuluklar. Üretilecek malzemesi bol, hikayesi kolay ve çeşitlilik gösterebilir çünkü. Dünyanın en ünlü korkuluklarından biri aynı zamanda pek çok defa filme de çekilen “Oz Büyücüsü”ndeki Korkuluk’tur. Ama bu defa hikayesinden bahsedeceğimiz korkuluk başka biri! Bu, L. Frank Baum’un romanında kendine beyin isteyen bir korkuluğa pek benzemiyor. Bu, samandan da olsa aslında gerçek bir kalbi olan Korkuluk’un hikayesi!

Amerikalı yazar Beth Ferry’nin sarı sıcak masalı, kuşları ürkütmesiyle tanınan korkulukların hikayesini allak bullak ediyor. Çünkü bu kitapta Korkuluk’un biricik arkadaşı bir karga yavrusu oluyor. Hadi şimdi hikayeyi başa saralım ve sayfaları çevirmeye başlayalım…


Sonbahar güneşinin altında, saman yığınlarının altında, altın gibi parlayan ekinlere göz kulak olan Korkuluk’tan tüm hayvanlar korkardı. Ne tilki girebilirdi tarlaya ne bir karga ya da fare! Korkuluk’un yapmayı bildiği en iyi şey orada öylece dikilmekti, böyle böyle kaçırırdı işte oradan geleni geçeni ve bu sayede tarlayı korumuş olurdu. Hiç dinlenmezdi, Korkuluk. Bugüne kadar hareket ettiği de görülmemişti. Kar yağardı, bir bakmışsın Korkuluk yine orada… Hiç arkadaşı yoktu, gidecek bir yeri de… Hayalinde baharı düşlüyordu. Bembeyaz bir örtü giyinmiş kışın altında orada öylece, yine bir başına…

Yaz geldi çattı, tuhaf bir şey oldu! Havadan bir şey düşüverdi kollarına… Bir de baktı ki Korkuluk, düşen minicik bir karga yavrusuydu. Ne olmuştu da düşmüştü kucağına? Kanadı mı kırılmıştı da yoksa yuvası mı bozulmuştu? O an Korkuluk kendisinden beklenmeyecek bir şey yaptı, hareket etti! Kollarındaki sırıkları çıkararak öne doğru eğildi ve karga yavrusunu kurtardı.

Siz hiç bir kuşun hayatını kurtaran Korkuluk gördünüz mü? Ben görmedim ama şimdi gördüm! İşte orada! Korkuluk bununla da kalmadı, yaralı yavruyu samandan kalbine bastırdı ve yüreğinin orta yerinde büyüttü. Birbirlerinden çok farklı da olsa, gerçekte kim olduklarını unutarak yakın arkadaş oldu bu ikili. Aralarında güçlü bir dostluk gelişti. Ama günler birbirini kovalıyor, karga büyüyordu. Ve karganın bir gün uçmayı öğrenmesi de gayet beklenecek bir şeydi. Vakit gelince süzüldü, süzüldü, göğün en tepesine yükseldi. Korkuluk arkadaşıyla gurur duyuyordu. Ve biliyordu ki kendisi yine burada, bu altın renkli tarlanın orta yerinde kalacak ama biricik arkadaşı gidecek, yuvadan uçacaktı. Yaz güneşinin altında uçtu gitti karga… Korkuluk ardından baktı uzunca…


Sonbahar geldi, ardından yine kış… Korkuluk’u ne düşünen vardı ne de gelip halini hatırını soran… Yalnız başına selamlıyordu yeniden yağan karı. Kalbi biraz kırık, sırıkları artık eskimişti. İçinde koca bir boşluk.

Ve sonra… Dört mevsim boyunca süren “Korkuluğun Kalbi” hikayesinin devamı bu kadar hüzünlü değil, merak etme sevgili okuyucu! Umut var, neşe var, kalabalık bir aile var! Beth Ferry’nin usta işi incelikli öyküsü, son derece yalın bir anlatımla kalpleri ısıtmaya yetiyor. Çocuk kitapları illüstratörleri Terry Fan ve Eric Fan’dan oluşan The Fan Brothers ismiyle tanınan kardeşlerin ellerinden çıkan resimler ise hikayenin saman sarısı ruhunu sarıp sarmalıyor, onu yumuşacık yapıyor.

Dostluğun, başkalarına yardım etmenin önemine dikkat çeken “Korkuluğun Kalbi”, tam anlamıyla bir sevgi kitabı. Ketebe Yayınları tarafından minik okurla buluşan bu zarif hikayeyi Sima Özkan Türkçeye kazandırmış. Ellerine sağlık…

Ancak meğer yıllar önce başka bir “Korkuluğun Kalbi” zaten çoktan yazılmış. Üstelik bizim coğrafyamızda. Üstelik çok sevdiğimiz çocuk dergilerinin yaratıcısı, kitaplarıyla çocukları eğlendiren, güldüren, düşündüren bir usta Yalvaç Ural’a aitmiş “Korkuluğun Kalbi”. Peki siz onu okudunuz mu? Google’da kitap için görsel ararken ben de bu şekilde karşılaştım ve çok şaşırdım. Hatta sonra Yalvaç Ural’ın kızı Burcu Ural Kopan bana yazdı da biraz daha bilgi sahibi oldum. iyi ki de oldum!

İşin ilginci Beth Ferry’nin kitabının orijinal adının “Korkuluk” olmasına rağmen neden bu şekilde çevrildiği kafa karıştırıcı değil mi? Ketebe Yayınları neden aynı ismi kullandı, bu aynılığa gerek var mıydı, sormak gerek… Çevirmenin konuyla ilgisi olduğunu düşünmüyorum çünkü genellikle kitap isimlerine yayınevleri karar veriyor. Uzun zamandan sonra edebiyatta yeni bir korkulukla tanıştığım için tam da mutlu olmuştum ki… Meğer kaçırdığım Türk işi bir Korkuluk zaten varmış. Ben de ne yapayım, onun kalbini ayrı, diğerininkini ayrı sevdim.

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media