Cenk Erdoğan: “Doğaçlama müziğin başarısında muhabbet var”


Ajandakolik Caz Haftası son sürat devam ediyor. 30 Nisan Uluslararası Caz Günü’nden yola çıkarak “Çünkü Caz Tek Bir Güne Sığmaz” mottosuyla caz müziğin Türkiye’de sevilmesine, yaygınlaşmasına emek veren müzisyenlerle uzaktan da olsa bir araya geldik. Kimiyle telefonda kimiyle önce sosyal medyada sonra da mail yoluyla sohbet ettim. Yaklaşık 10 gün boyunca sürecek olan bu mini söyleşi serisinde davulda, piyanoda, bas gitarda, perdesiz gitarda, saksafonda, kontrbasta, vokalde kimler kimler yok ki… Ajandakolik Caz Haftası’na bir kez daha hoş geldiniz…

Söyleşi: Nilüfer Türkoğlu

Bu pazar günü tam anlamıyla bir virtüöz var karşımızda: Cenk Erdoğan. Onu daha çok Mehmet İkiz ile ortak projeleri “Lahza” albümleriyle tanıyoruz. 1976 yılında Erkan Oğur’un icat ettiği “perdesiz gitar”, Erdoğan’ın ellerinde öyle bir biçimleniyor, bambaşka formlara giriyor ve sizi öyle derin sulara bırakıyor ki, dinlemediyseniz muhtemelen bu söyleşiden sonra onun müziğine kapılacağınız aşikar…


Nasıl geçiyor karantina günleri? Neler yapıyorsun?

Kendi adıma çok kötü diyemeyeceğim. Evde uzun zamandır öğrenmek istediğim şeylere çalışmakla geçiyor zamanım. Bolca beste yapıyorum, onların prodüksyonları ile ilgileniyorum. Video editleri öğreniyorum. Epey geliştirici bir sürece dönüştürdüm ancak tabii ki zaman uzadıkça benim de enerjim düşecektir muhtemelen. O zaman da alternatifler arayacağım gibi gözüküyor. (Gülüyor.)

Bu süreci avantaja dönüştürmüşsün belli ki… 

Çok çok çalışıyorum, tavsiye ederim.

Her zaman turnelerde olan müzisyenler için de bu dönem epey durağan. Bunca zamandan sonra evde kalmak nasıl etkiledi hayatını? Doğum gününü sen uzaklardayken sosyal medyadan kutlayan kızın da ne mutlu olmuştur!

Uzun bir turnenin ardından evde olmak çok güzel tabii ki… 33 konser sanıyorum ki gidiş geliş olmak üzere 40 uçak seyahati, 30 bin kilometre yol biraz yordu beni. Eve gelince zaten 10 gün kıpırdamıyor insan. Dönüşüm elbette ailemi ve beni çok mutlu etti ama en çok Zeyno’yu galiba.

Enstrümanın sınırlarını sonuna kadar kullanmak senin için ne ifade ediyor? Perdesiz gitarla bunu başardığına sıklıkla tanık olan bir seyirci kitlen var. Kendine has özgün ve yenilikçisin. Tüm bunları nasıl başardın?

Öncelikle böyle ise ne mutlu benim için. Aslında sınırlar zihinde, sazın seninle bir alıp veremediği yoktur. (Gülüyor.) Önce düşünsel süreci aşıyorum ben yani bir beste yaparken ya da denemeler yaparken bunu yapamam, edemem demek yerine nasıl yaparım sorusunu koyuyorum ortaya. Oradan ilham alarak ilerlemeye başlıyorum. İşin parmaklara dökülen kısmı ise saatler süren tekrarların getirdiği sonuç. Çoğu zaman olamayacak derken bir anda kilit açılıyor ve çalmaya başlıyorum. O zaman da emeğin karşılığını alan bir işçi gibi mutlu mesut uyuyorum.

Perdesiz gitar çalmak özel bir kabiliyet istiyor mu “perdeli” gitara göre? Bilmeyenler için bunu açıklar mısın?

Perdesiz gitar çalmak perdeli çalmaktan farklı değil aslında teknikler aynı. Ancak üzerine bizim sazlarımızın tekniklerini de eklemek gerekiyor. Burada tabii ki kilit nokta kulak ! İyi ve hassas bir kulağınız varsa işler biraz daha kolay diyebilirim. Bana sıklıkla soruyorlar absolute kulak (her şeyi nota şeklinde duyan ) mısın? Değilim, olmak çok ister miydim, bilemiyorum. Ama belki standart birine göre daha derinlemesine duyuyorum diyebiliriz. İçinde gitar olan bir müzikte, dinlerken gitarın çaldığı sesleri nota olarak duyabiliyorum ama bu piano için geçerli değil mesela. Bu sebepten entonasyon dediğimiz kavramı her geçen gün ilerletiyorum ve çalışıyorum.

Perdesiz gitar çalan müzisyenler arasında Türkiye’de akla gelen iki müzisyenden birisin, diğeri de Erkan Oğur elbette. Bu çok özel bir şey olmalı. Bu enstrümana gençlerden ilgi var mı? Bunu gözlemleyebiliyor musunuz?

Üstat Erkan Oğur bu sazı yaratan ve bizi bu saza yönlendiren kişi. Onunla aynı dönemde yaşamak büyük gurur. Hemen ardından ismimin anılması benim için büyük keyif. Perdesiz gitarda yıllar içerisinde kendi anlatımımı geliştirdim ben. Yol gösteren olmasa buna ulaşmak zor olurdu. Bu ayrımda sanırım karakter özelliklerinin büyük önemi var. Dönemimizde perdesiz gitara yurt içi ve yurt dışında büyük ilgi var. Biz çok avantajlıyız tabii ki makamsal müziğe aşina olduğumuz için. İlerleyen yıllarda perdesiz gitar için yazdığım bestelerin çalınmasını ve bu sazın repretuvara geçmesini çok istiyorum. Hatta en büyük hedefim diyebilirim. O zaman ülkemin müziğine bir katkı sağlamış olabilirim.

Bence sağlıyorsun zaten… Geçtiğimiz günlerde “Kum Tanesi” isimli yeni besteni dinledik. Karantina sürecinde mi ortaya çıktı, başka yeni sürprizler olacak mı?

Kum Tanesi karantinada çıktı, evet. Aslında o bir doğaçlama. Stüdyoda çalarken video çekmeye karar verdim. Bazı günler insan hissediyor onu. Bugün iyiyim ve kayıt yapmalıyım diye. Başladım çalmaya ve bir saatin sonunda ortaya çıktı. Nasıl oldu azıcık anlatayım. Bir saat boyunca aralıksız fikirler çaldım art arda ve bir yapı oluştu. Son sefer çalarken konsantre olup onu çaldım. Dinledikten sonra zamanın içindeki o üç buçuk dakikayı iyi değerlendirdiğimi düşündüm ve kaydı bitirdim. Bestecilikte nereden başlayacağına ve nerde duracağına karar vermek önemli bir öğretidir ve zamanla oluşur. İşte Kum Tanesi de o zamanın bir ürünü. İyi ki geldi.

 

Albümlerini de heyecanla bekleyenler arasındayım. Şimdiye kadar toplam altı albüm oldu sanırım. Her birinin ismi de bir hayli ilginç. “İle”, “Kavis”, “Lahza” vb… Bu isimler nereden geliyor? Özel anlamları var mı?

Bestelerime ve albümlere isim koyarken çok zorlanıyorum ben aslında. Üzerinde çok düşünülmüş ve kenara çok notlar alınmış sayfalardan bu isimlere karar veriyorum. Hepsinin bir anlamı var benim için. Anlatması uzun sürer ancak manası olmayan hiçbir şeyi ne müziğimde çalmaktan ne de hayatımda kullanmaktan hoşlanıyorum. İsim, sorumluluğu olan bir şeydir. Bu, albüme koyarken de böyle çocuğuna koyarken de böyle. Birisi ile tanışmıştım ismim “Segah” dedi. Bir an durdum ağır makamdır sonuçta, hemen ardından şöyle dedi “Sakın çocuğuna taşıyamıyacağı bir isim koyma.” İşte bu sebepten dikkatle ve özenle isim seçmeye gayret ediyorum.

Peki Lahza II’den sonra Lahza III de gelecek mi?

Lahza III kesin gelir. Ben çalmaya devam ettiğim sürece… İkiz ile müzik yapmayı çok seviyorum. Lahza bizim için iki dostun sohbeti gibi. Tam o sırada kayda basıyoruz diyebilirim. Doğaçlama müziğin başarısında muhabbet var bence. İkiz ile çalarken derinden derinden akan bir sohbet var. Hele ki canlı konserlerimizde müthiş keyif alıyoruz. O sebepten Lahza 3’ler de 5’ler hep olacaktır.

Müzik kariyerinde yakaladığın en büyük şans ne olabilir? Mucizevi bir an, birileri?

Müzik kariyerimdeki en büyük şans Cengiz Onural’dır. Hep ustam olarak kabul ettiğim bir büyük müzisyen. Bilgisi, görgüsü, tecrübesi ile hep yol gösterici olmuştur benim için. Ben de ona iyi öğrenci oldum sanıyorum ki. Ne dese yaptım ve hiç üşenmedim. Bilgi Üniversitesi müzik bölümünü bitirdikten sonra 15 yıllık bir müzik okulu daha okudum diyebilirim.

Büyük bir şans gerçekten, Cengiz Onural ile çalışmak… Bu süreçte sizin de çok fazla konseriniz iptal oldu mu?

Maalesef ki çok konserim iptal oldu. Bunların 10’u da yurt dışı festivalleriydi. Uzun süreler önce organize ettiğimiz ve beklediğimiz konserler iptal oldu ya da ertelendi. Ertelenmeleri 2022’ye olanlar var. Ölmez de sağ kalırsak çalacağız artık.

Çalışmayı çok ama çok hayal ettiğiniz, istediğiniz bir müzisyen var mı?

Çok var aslında ancak söylemek isterim ki çalışmayı hayal ettiğim herkesle çalıştım, ne mutlu bana ki. Tabii bitti mi ? Bitmez, onlarcası geliyor aklını çeliyor insanın. Ancak şu ana kadar bu şansa eriştiğimi söyleyebilirim.

30 Nisan Dünya Caz Günü ve Ajandakolik Caz Haftası’ndan yola çıkarak cazın sizin için anlamı, yeri, değeri nedir? Ve caz dinleyicisine neler demek istersiniz?

Dünya Caz Günü birçok insan için manasız gelse de ben öyle düşünmüyorum. Her meslekte kutlamaları yapılan belirli günler var. Ne anlama geliyor bu? Başka günlerde hiç manası yok cazın, sırf bugün mü var ? Tabii ki öyle değil. Bu bir hatırlamadır. Yoklamada hoca sorduğunda “Burada!” diye parmak kaldırmaktır belki de. Ne güzel oldu geçtiğimiz gün bir sürü harika konser oldu, sohbetler oldu ve epey verimli geçti. Faydası olduysa da ne mutlu bizim için…

Olmaz mı! Olsun diye, devam etsin diye bir de 10 güne yayılan Ajandakolik Caz Haftası’nda sizleri ağırlamak da benim için büyük mutluluk! Bugün fonda hangi müzik, şarkı çalsın?

Charlie Haden & Pat Metheny’den “Beyond the Missouri Sky” albümünden “Old Spanish Love Song”  çalsın…

***

BİR ÖNCEKİ SÖYLEŞİYİ KAÇIRDIYSANIZ…

 

Ferit Odman: “Caz benim yaşama sebebim ve hayatımdaki en önemli şey”

 

 

 

YORUM YAP

You don't have permission to register
Follow us on Social Media